Hayat pahalılığının sorumlusunun kim olduğu konusunda kıyasıya bir suçlama yarışı var.
Yasaya göre İngiltere Merkez Bankası’nın Tüketici Fiyat Endeksi enflasyon hedefi %2. Ancak şu anda enflasyon %10’a doğru gidiyor. Bu açıdan bakınca, açık bir başarısızlık söz konusu. Yasanın belirlemiş olduğu hedef her zaman geçerli olması gereken bir hedef. Faiz oranlarının belirlenmesinin de iki yıl sonraki hedefle tutarlı olması gerekiyor.
Bununla birlikte, enflasyonun 40 yılın en yüksek seviyesine çıkmasına sebebiyet veren faktörlerin büyük bir kısmı da Merkez Bankası’nın kontrolü dışında.
Pandemi, küresel ekonominin toparlanmasıyla birlikte belirgin hale gelen tedarik zincirindeki sorunlar, Avrupa ile Brexit sonrası ticaret sürtüşmeleri, Brexit ve pandemi sonrası işgücü arzındaki düşüş, pounddaki düşüş ve tabii ki Rusya’nın Ukrayna’yı işgali hep artan fiyatları etkileyen faktörler oldu.
Rusya’nın, Ukrayna’nın gıda ihracat altyapısına saldırıları, Hindistan’ın ihracat üzerindeki kısıtlamaları ve Batı yaptırımlarının etkisiyle, bugün dünyada ilk kez buğday fiyatları ve İngiltere’deki motorin ve benzin fiyatları rekor seviyelerde ve birbirine yakın seyrediyor.
Banka’nın, istikrarlı fiyatlara ilave olarak, “büyüme ve istihdam hedefleri de dahil olmak üzere Kraliyet Hükümetinin ekonomik politikasını desteklemek” gibi bir sorumluluğu da var Bu, “fiyatları sabit tutmaya çalış ancak durgunluk ve işsizlik yaratmaktan da kaçınmaya çalış” manasına gelmekte.
Bu da, Merkez Bankası yöneticisi Andrew Bailey’nin bana söylediği üzere, Banka’nın her zaman karşı karşıya kaldığı ‘dengeleme görevi’ veya takip etmesi gerekli ‘çok dar bir yol’ demek oluyor. Bunu başarabilmek, üç dış şokun etkisi ve de pounddaki düşüşle birlikte iyice zor bir görev haline geliyor.
Banka müdürü Andrew Bailey, yaşam maliyetlerinin artmasından ötürü ‘çok üzgün olduğunu’ ifade etti.
Banka’ya yöneltilen asıl eleştiri, yavaş hareket ederek enflasyonun daha kalıcı hale gelmesine sebep olmuş olması, bu noktadan sonra ancak yavaş yavaş geri çekilebileceği yükseklikte seviyelere gelmiş olması ve resesyon riskine rağmen daha yüksek faiz oranları açıklamak zorunda kalacağı yönünde.
Geçen yıl, pandemiden kaynaklı gayrimenkul piyasasındaki patlamalar konut piyasasına dair uyarı işaretleri veriyordu. Banka, bu dalgalanmaları genel olarak analizlerinde olağan bir gelişme olarak değerlendirdi. Onların bakış açısına göre bu, pandeminin de etkisiyle insanların evlerini taşımak istemelerinden öte bir şey değildi ve bunun sürdürülemez olacağına dair bir görüşleri yoktu.
Bankaya yakın olanlar, Banka içinden beş ve dışarıdan dört uzmanın yer aldığı, altı haftada bir faiz oranlarının tartışıldığı para politikası komitesi yapısının, bu tankerin gidişat yönünü değiştirmeyi zorlaştırdığını söylüyor. Komitenin tüm üyeleri, önceki ayın oylamasındaki yaklaşımlarının gerekçelerini içeren uzun konuşmalar yapıyor. Komite, hızlı politika değişikliğinin önünde engel teşkil eden hantal bir yapıya sahip.
Bütün bunlar, İngiltere Merkez Bankası’na siyasi müdahale olmaksızın faiz oranlarını bağımsız şekilde belirleyebilme yetkisinin verildiği 25. yıldönümünde gerçekleşiyor.
Bu bağımsızlığın arkasında yatan neden ekonomik teoriydi. Uygulamalar, faiz oranlarını politikacıların belirlemesinin enflasyonist neticeler doğurduğunu göstermişti. Hükümetlerin, seçimlerden hemen önce ekonomide bahar havası yaşatmak adına faiz oranlarını düşürme ve sürdürülebiliyor olmayan ekonomik canlanmaları teşvik etme eğilimi var. Faiz oranlarının belirlenmesini politikacıların elinden almak en azından bu sürenin ilk yarısında büyük ölçüde başarılı neticeler doğurdu.
Bununla birlikte, bu başarının bir kısmı, Çin’in dünyanın üretim atölyesi olarak yükselmesi neticesinde üretimin daha ucuz hale gelmesinden kaynaklı fiyatların düşmesine de bağlıydı. Bu küresel deflasyonist faktörler şimdi tersine döndü. Buğday ve enerjiye uygulanan ticaret ambargoları neticesinde dünya ekonomisinin çarklarına çomak sokuldu. Özellikle İngiltere bu duruma, ithalat ve ihracatını daha az serbest şekilde gerçekleştirebildiği ve Avrupalı işgücüne erişimin daha zor olduğu Brexit sonrası ticaret geçiş döneminin ortasında yakalandı. Bütün bunlar da şimdilik aynı zamanda uzun vadeli fiyat baskılarına neden oluyor ve İngiltere Merkez Bankası’nın pozisyonunu daha da kötüleştiriyor.
Banka’nın cevaplaması gereken ve belki de bağımsızlığının da yeniden sorgulanmasına yol açabilecek bazı ciddi soruları kendisine sorması lazım. Ancak yaşam maliyetlerindeki artışlardan ötürü resmi erkanın tamamını sorumlu tutmaya yetecek kadar suçlama var. O nedenle “Lady of Threadneedle Street(*)” üzerinde siyasi baskı kuranlar bu girişimlerini gerçekleştirmeden önce tekrar bir düşünmek isteyebilirler.
(*) Merkez Bankasının bulunduğu caddeden adını alan takma adı. Türkçede, basına ‘Babıali’ denmesi, gibi.
Makalenin orijinalini okumak için buraya tıklayın.